Sürdürülebilir moda ile doğaya ve topluma duyarlı tasarımların yeni anlamını keşfedin. Etik, estetik ve sorumlu üretim bir arada!
Sürdürülebilir moda, günümüzde yalnızca bir trend değil, çevresel ve toplumsal dönüşümün sembolü haline geliyor. Hız ve tüketime odaklanan klasik moda anlayışı yerini doğaya ve insana saygılı, uzun ömürlü üretim anlayışına bırakıyor. İstinye Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Çiğdem Ertikin, sürdürülebilir modanın önemine dair dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
Moda, bir tüketim nesnesi olmaktan çıkıyor diyen Ertikin, bu anlayışın klasik moda sistemini kökten dönüştürdüğünü belirtiyor. Sürdürülebilir moda; tasarımdan üretime kadar her aşamada adil emek, şeffaflık ve sorumlu üretimi öne çıkarıyor. Moda artık yalnızca tüketim odaklı bir olgu değil, doğaya ve insana duyarlı bir ifade biçimi olarak görülüyor.
Üniversitelerin bu dönüşümde kritik rol üstlendiğini vurgulayan Ertikin, İstinye Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nde sürdürülebilirliği eğitimin merkezine yerleştirdiklerini ifade ediyor. “Eko-tasarım, eko-boyama, malzeme döngüselliği, dijital tasarım araçları ve etik üretim” gibi konuların derslerin temelini oluşturduğunu belirtiyor. Öğrencilerini çevreyle empati kuran, teknolojiyi sorumlu bir şekilde kullanan tasarımcılar haline getirmenin en büyük hedefleri olduğunu söylüyor.
Teknolojinin sürdürülebilir moda sürecinde devrim yarattığını vurgulayan Ertikin, yapay zekâ ve 3D tasarım teknolojilerinin üretim sürecini dönüştürdüğünü aktarıyor. Bu teknolojilerin kaynak tasarrufu sağladığını, blok zinciri tabanlı izlenebilirlik sistemlerinin ise şeffaflığı artırdığını ifade ediyor. Dijital ikiz teknolojileri sayesinde üretim öncesinde tasarımların çevresel etkilerinin test edilebilmesi, sürdürülebilir modaya yeni bir boyut kazandırıyor.
Yeni kuşakların tüketim anlayışına da değinen Ertikin, Z ve Alfa kuşaklarının artık daha az ama anlamlı tüketim anlayışını benimsediğini söylüyor. Bu kuşaklar için etik üretim koşulları, malzeme seçimi ve sürdürülebilirlik kavramları estetik kadar önemli hale geliyor. Markaların artık hız yerine değer, hikâye ve sorumluluğa odaklanmaları gerektiğini vurguluyor.
Ertikin, Türkiye’nin tekstil üretiminde güçlü bir konuma sahip olduğunu belirterek ülkemizin bu dönüşümde yenilikçi bir çözüm ortağı haline gelebileceğini dile getiriyor. Veri tabanlı izlenebilirlik, standartlaşma ve eğitim temelli dönüşüm ile Türkiye’nin sürdürülebilir moda alanında küresel ölçekte önemli bir rol üstlenebileceğini ifade ediyor.
Sürdürülebilir moda anlayışında başarının artık üretim adediyle değil, çevresel ve toplumsal etkilerle ölçüldüğünü söyleyen Ertikin, hızlı moda modelinin yerini yavaş, kaliteli ve sorumlu üretim kavramlarının alması gerektiğini vurguluyor. Gerçek sürdürülebilirlik, adil üretime ve kaynakların bilinçli kullanımına dayanan bir sistemle mümkündür.
Genç tasarımcılara önemli tavsiyelerde bulunan Dr. Ertikin, sürdürülebilirliğin bir trend değil, bir tasarım sorumluluğu olarak görülmesi gerektiğini hatırlatıyor. Moda endüstrisinin geleceğinde dijital deneyimlerle fiziksel üretimin iç içe geçtiği hibrit yapının öne çıkacağını belirterek, tasarımcıların sadece yaratan değil aynı zamanda dönüştüren bir rol üstlenmelerinin zorunlu olduğunu söylüyor. Sözlerine, “Geleceğin moda dünyası sadece estetik koleksiyonlar üretmekten ibaret olmayacak; daha adil, şeffaf ve yaşanabilir bir dünya için tasarlamak temel hedef haline gelecek.” diyerek son veriyor.
Yorum Yap