TEMA Vakfı, Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü’nde herkesi doğayla uyum içinde yaşamaya davet etti. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, biyolojik çeşitliliğin insan yaşamı için önemini vurgularken, “Aldığımız her nefeste, yediğimiz her lokmada doğanın izleri var. Ancak doğal alanlarımız hızla yok oluyor. Yaşamak için doğayı yaşatmak zorundayız.” dedi.
Biyolojik çeşitliliğin hızla azaldığı bir dünyada, temel ihtiyaçlarımız için hâlâ doğaya bağımlıyız. 22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü, bu zenginliğin önemini vurguluyor. Bu yılki tema “Doğa ile Uyum ve Sürdürülebilir Kalkınma” olarak belirlendi. TEMA Vakfı, doğanın kaybolan zenginliğine karşı acil önlemler alınması gerektiğini belirtiyor.
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ataç, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin sadece %17’sinin tamamlandığını belirtti. Ataç, biyolojik çeşitliliği korumak için “Sorumlu Üretim ve Tüketim, İklim Eylemi, Sudaki Yaşam ve Karasal Yaşam” başlıkları altındaki hedeflere odaklanmamız gerektiğini ifade etti.
Biyolojik çeşitlilik yaşamın temelidir. Gıdamızın %80’ini bitkilerden sağlıyoruz ve tıbbi ilaçlar için doğadaki bitkilere ihtiyacımız var. Ancak habitatlar parçalanıyor, türler yok oluyor. Son 50 yılda biyolojik çeşitlilik kaybı %73’e ulaştı. Bu kayıplar ekolojik, insan sağlığı ve gıda güvenliği açısından ciddi riskler yaratıyor.
Son 30 yılda dünya genelinde Türkiye’nin yaklaşık 5,5 katı kadar orman kaybedildi. Türkiye, orman varlığını artırsa da ormanların farklı amaçlarla kullanımı habitatları parçalıyor. 2012-2023 arasında 577 bin hektar orman farklı amaçlarla tahsis edildi.
Türkiye, zengin biyolojik çeşitliliğe sahip bir ülkedir. Ancak korunan alanlar yetersiz. Dünya genelinde koruma hedefleri %30 iken, Türkiye’de bu oran karasal alanlarda %8, denizel alanlarda %6 seviyesinde.
Sulak alanlar hızla kaybediliyor. Türkiye’nin dört katı kadar sulak alan yok oldu. Sulak alan türlerinin popülasyonu %60 azaldı. İklim değişikliği biyolojik çeşitlilik kaybını derinleştiriyor.
Her yıl 20 milyon hektar tarım arazisi bozuluma uğruyor. Yanlış arazi kullanımı ve kimyasal girdiler denizlerde “ölü zonlar” oluşturuyor. Marmara Denizi bu sorunun örneklerinden biri.
Deniz Ataç, doğadaki tüm canlıların yaşamımıza katkı sağladığını belirterek, “Devletler koruma alanlarını artırmalı ve zararlı uygulamalardan kaçınmalıdır.” dedi. Ataç, sürdürülebilir yaşam için ortak sorumluluk alınması gerektiğini vurguladı.
SİGORTA
2 gün önceSİGORTA
2 gün önceSİGORTA
2 gün önceBİLGİ
3 gün önceBİLGİ
3 gün önceDÜNYA
3 gün önceSİGORTA
3 gün önceSİGORTA
3 gün önceSİGORTA
3 gün önceSİGORTA
3 gün önce