Geçtiğimiz günlerde Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Kurulu, adeta bir gölge gibi sessizce gelip geçti. Sektörün fırtınalı bir dönemden geçtiği bu günlerde, TSB’nin genel kurulu üzerine LinkedIn hesabımdan bir paylaşım yapmıştım. Paylaşımın özü, bu kadar kritik bir dönemde genel kurulun neden bu kadar sessiz sedasız gerçekleştiğiydi. TSB Kurumsal İletişim Müdürü sevgili Yakup Sayar, sağ olsun, yazılı bir dönüş yaparak bunun bir “seçimli genel kurul” değil, sadece “organ seçimi” olduğunu belirtti. Kendisine teşekkür ederim, ama bu açıklama bile işin garabetini örtmeye yetmiyor.
Düşünün, organ seçimi yapılan bir genel kurula, değil bir tartışma platformu oluşturmak, tek bir basın mensubu bile davet edilmiyor! Normalde kapı gıcırtısını bile haber yapalım diye basın ordusunu çağıran TSB, bu fırtınalı dönemde nedense kimseyi davet etmiyor. Hadi, diyelim organ seçimi, mütevazı bir toplantı… Ama arkadaş, sektörde son bir yılda beş sigorta şirketinin faaliyetleri durdurulmuş! Bu, öyle geçiştirilecek, “Aman, organ seçimiydi, sessizce bitti” denilecek bir durum mu? TSB, bu konuyu masaya yatırmalıydı. Olumlu ya da olumsuz, bir şeyler söylemeliydi. Sektörün çatı kuruluşu olarak, bu sessizlik neyin nesi?
Ben bu genel kuruldan, sektörün bu krizini tartışacak bir platform beklerdim. Tartışmadan kastım kavga değil, yanlış anlaşılmasın. Ama bir yıl içinde beş şirketin kepenk indirmesi, öyle “Hukuki süreçler bizi ilgilendirmez” deyip kenara çekilecek bir mesele değil. TSB, tarafsız bir yapı değil; sigorta şirketlerinin tarafında. Peki, neden bu konuda tek bir açıklama, bir değerlendirme, bir çözüm önerisi yok? Neden bu fırtınada TSB, yelkenleri indirip limana sığınıyor?
Sektörde beş şirketin faaliyetinin durdurulması, normal bir durum değil. Bunu kimse “Piyasa koşulları” diye geçiştiremez. TSB’den beklenen, bu durumu masaya yatırıp “Neden böyle oldu? Ne yanlış yapıldı? Ne yapılmalıydı?” sorularına yanıt aramasıydı. Ama nafile. TSB Başkanı Uğur Gülen’den bir hareket bekliyor muyum? Açıkçası, hayır. Sonuçta elinde sadece TSB başkanlığı koltuğu kalmış bir isimden ne beklersiniz? Bir tarafa destek verse “tükaka”, diğer tarafa destek verse yine “tükaka”. Ama bu suskunluk, bu hareketsizlik, sektörün lideri konumundaki bir kuruma yakışıyor mu?
Bir de bu süreçte göbeğini kaşıyıp “Acenteler bu şirketlerden poliçe üretmeseydi” diye ahkâm kesen STK başkanına ne demeli? Yazıklar olsun! Yanımda olsa yüzüne tükürmek isterdim, ama neyse ki değil. Sevgili STK başkanı, acenteler devletin ruhsat verdiği sigorta şirketlerine güvenerek poliçe üretti. Her acente senin gibi Texas bonfile yemiyor. Bazıları evine ekmek götürme derdinde. Bu insanlar, devletin lisans verdiği şirketlere güvenip iş yaptı diye mi suçlu şimdi? Acentelere laf edeceğine, dön de sektörün bu hale gelmesine neden olanlara iki laf et!
TSB’nin bu sessizliği, sektörün fırtınasına gömülmüş bir çığlık gibi. Genel kurul bitti, organlar seçildi, ama sektörün sorunları hâlâ masada. TSB, bu masadan kaçamaz. Kaçmamalı. Sektörün çatı kuruluşu, bu fırtınada sadece seyirci kalamaz. Soruları soracak, yanıtları arayacak ve sektörü bu kaostan çıkaracak adımları atacak bir liderlik bekliyoruz. Aksi halde, bu sessizlik sadece fırtınayı büyütür.
Erhan Navruz
Sigorta Haber Genel Yayın Yönetmeni
SİGORTA
2 gün önceSİGORTA
2 gün önceSİGORTA
2 gün önceBİLGİ
3 gün önceBİLGİ
3 gün önceDÜNYA
3 gün önceSİGORTA
3 gün önceSİGORTA
3 gün önceSİGORTA
3 gün önceSİGORTA
3 gün önce