Bursа’nın kuzeydoğusunda, huzurun ve tarihin aynı solukta hissedildiği İznik, binlerce yıllık geçmişiyle bir açık hava müzesi niteliği taşır. Antik çağlardan bu yana yerleşim yeri olarak kullanılmasının yanı sıra, Bithynia Kralı Zipoites’in bastırdığı sikkeler sebebiyle Altın Kent olarak anılmıştır. Bizans ve ardından Selçuklu dönemlerinde farklı uygarlıkların izlerini taşıyan bu kadim şehir, her köşesinde geçmişin hikayesini günümüze fısıldar.
Bölge, yalnızca tarihi kalıntılarıyla değil, aynı zamanda doğasının huzur dolu atmosferiyle de ziyaretçilerini büyüler. İznik Gölü çevresinde kurulu olan ilçe, İstanbul ve Ankara’ya yakınlığı sayesinde günübirlik turların gözdesi konumundadır. Ayrıca İznik çinileri, el sanatları ve tarihî yapılarıyla dünya çapında tanınır.
7. yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından inşa edilen yapı, Osmanlı döneminde Orhan Bey tarafından camiye dönüştürülmüştür. İç duvarlarında yer alan renkli mozaikler ve fresklerle bezeli mimarisi dikkat çeker. 787 yılında Hristiyanlık tarihinin en önemli toplantılarından biri olan 7. Konsül’ün yapıya ev sahipliği yapmış olması, ona dünya tarihinde özel bir konum kazandırmıştır.
Osmanlı’nın erken dönem mimarisinin zarif örneklerinden biri olan İznik Yeşil Camii, adını minaresindeki yeşil çini süslemelerinden alır. Çandarlı Halil Hayrettin Paşa tarafından başlatılan ve oğlu Ali Paşa tarafından tamamlanan yapı, mimari sadeliğiyle olduğu kadar iç mekandaki çini detaylarıyla da göz kamaştırır. Günümüzde, bu cami Osmanlı sanatının ilk büyük adımlarından biri olarak kabul edilir.
Büyük İskender’in komutanlarından General Lysimakhos tarafından M.Ö. 301’de kurulan antik kent, karısı Nikaia’nın adını taşır. Antik surlar, tiyatro kalıntıları ve su yolları, dönemin sosyal yaşamını bugüne kadar taşımıştır. İznik’in köklü kültürünün temelini oluşturan bu antik kent, tarihle iç içe gezmek isteyenler için benzersiz bir duraktır.
Selçuklu döneminden Osmanlı’ya taşınan çini sanatının en renkli örnekleri İznik’te hayat bulmuştur. Firuze, kobalt mavi ve mercan kırmızısı tonlarının hâkim olduğu bu eserlerde bitki motifleri ve zarif desenler öne çıkar. Günümüzde, İznik’e gelen sanatseverler atölyelerde kendi çinilerini yapma imkânı bulmakta ve bu kadim sanatın inceliklerini yerinde öğrenmektedirler.
Günün sonunda, İznik Gölü kıyısında güneşin batışını izlemek adeta bir ritüeldir. Göl manzarası eşliğinde yapılan kahvaltılar veya gölden tutulan taze balıkların servis edildiği restoranlarda geçirilen dakikalar, ziyaretçilerin hafızasında unutulmaz izler bırakır. İznik’in doğal güzelliğiyle tarihi dokusu burada kusursuz bir dengeye kavuşur.
Nilüfer Hatun İmareti olarak inşa edilen ve daha sonra müzeye dönüştürülen yapı, 15 binden fazla esere ev sahipliği yapmaktadır. Osmanlı mimarisinde ilk kez T planının kullanıldığı bu önemli eser, sadece koleksiyonuyla değil, mimari detaylarıyla da büyüleyicidir. 2019 yılında yeniden ziyarete açılan müze, İznik’in tarihine ışık tutmaya devam etmektedir.
SİGORTA
7 saat önceOTOMOBİL
1 gün önceTÜKETİCİ KÖŞESİ
1 gün önceTÜKETİCİ KÖŞESİ
1 gün önceSİGORTA
2 gün önceOTOMOBİL
5 gün önceSİGORTA
5 gün önceSİGORTA
5 gün önceSİGORTA
6 gün önceSİGORTA
6 gün önceSigorta Güncel Sigorta Şikayet Güvence Haber Hasar Onarım Insurance News Ajans Sigorta Sigorta Kampanya Sigorta Ajansı Sigorta Sondakika Insurance News